
“Yıllardır çalışıyorum, evime
aileme bile yeterince zaman ayırmıyorum, her şeyimi bu şirkete verdim, ne zaman
bir kriz, ciddi bir sorun olsa fedakarlıkta bulundum ama hala yerimde
sayıyorum” diyenlerden misiniz? Muhtemelen son derece haklı bir serzeniş.
Şirkette açık pozisyon bulunmaması, bütçe yetersizliği gibi size bağlı olmayan
nedenler dışında terfi edemiyorsanız, hatta başkaları terfi ediyor siz
edemiyorsanız belki de bakış açınızı değiştirmelisiniz.
Bu konuya iş hayatında farklı
çalışanlar tarafından sıklıkla yapılan hataları gruplayarak bir bakalım mı?
Belki siz bazılarını hiç yapmıyorsunuzdur ancak bir kısmında problem olabilir
ve bunu gördüğünüzde düzeltmek için çözümler üretebilirsiniz.
1. Hedefleriniz Net Mi?
Aslında sadece iş hayatında
değil, başarı için hayatın her alanında hedeflerimizin net olması gerekiyor.
Terfi etmeyi, yönetici, müdür, direktör olmayı ne için istiyorsunuz? Bu sizin
hedefiniz mi?
Kültürümüzde maalesef yanlış bir
algı var. Müdür, direktör gibi bazı etiketler sosyal statü göstergesi
sayılıyor. İnsan olarak var olmanın değeri maalesef bu tarz etiketlerle
ölçülüyor. O yüzden de liderlik vasıflarına sahip olup olmadığına bakmaksızın,
hayattan beklentilerinin ne olduğuna, nelerden keyif alıp neleri sevmediğine
bakmaksızın binlerce insan terfi etmeyi, yönetici, müdür koltuğuna oturmayı
gerçekten hedefi zannediyor.
Bir de işin maddi boyutu var.
Kariyer basamakları çıkıldıkça gelir miktarı da artıyor. Dolayısıyla bilinçli
bilinçsiz terfi etmeyi hedefliyoruz. Bunun getireceği sorumluluğun ne kadar
ağır olduğunu, bu sorumluluğu almayı isteyip istemediğimizi, getirisinin bizden
götürdüklerine değip değmeyeceğini çok da hesaplamadan..
Samimi olarak “yöneticilik
yapmak” gibi hedefleri olan insanlar var. Ama siz onlardan mısınız? Terfi edip,
daha büyük sorumluluk almak için fedakarlıkta bulunmak istiyor musunuz? Bu
soruları sadece siz, kendiniz cevaplayabilirsiniz. Ancak cevabınızı farkında
olmasanız bile hal ve hareketlerinizle dışarıya yansıttığınızı, patronlarınızın
ve yöneticilerinizin de bunu algıladığını unutmayın. O yüzden kendinize
vereceğiniz cevapta samimi olmalısınız. Hedefiniz samimi olarak terfi edip,
yöneticilik koltuğuna oturmaksa yetenek ve yetkinliklerinizi geliştirmeye
çalışmalı, değilse bugün sahip olduğunuz işi yapmaya devam ederek gerçek
hedeflerinize yönelmelisiniz.
2. Liderlik Vasıflarına Sahip Misiniz?
Terfi etmek istiyorsanız, hangi
sektörde nasıl bir iş yaparsanız yapın, çoğu zaman bunun anlamı bir ekibe
liderlik etmektir. Kalabalık ya da değil, sizden başka insanların da
sorumluluğunu üstleneceksiniz. Öte yandan herkes doğuştan lider olmayabilir
ancak liderlik öğrenilebilir. Güçlü ve iyi bir lider olmak için insanları
hedeflerine ulaşmak konusunda etkilemeli, cesaretlendirmeli, etkili bir
iletişim tarzına sahip olmalısınız.
Peki öyle biri misiniz? Öyle biri
olmamanız ciddi bir sorun değil, ancak bunu öğrenmek, geliştirmek için hiçbir
çaba göstermemek çok ciddi bir sorun.
3. Patron Gibi Düşünüyor Musunuz?
Hepimizin bir konuda -özellikle
yaptığımız iş konusunda- fikirleri var ve tüm fikirler de çok değerli. Ancak
bir gerçek var ki patronlar veya üst düzey yöneticiler olaylara, işe ve sonuca
çok daha geniş bir pencereden bakıyorlar. Sadece kendi sorumluluğunuzu göz
önünde bulundurarak yaptığınız her yorum, ürettiğiniz her fikir bir “çalışan”
bakış açısı olarak değerlidir. Terfi etmek, yönetici olmak istiyorsanız patron
gibi düşünmeyi, sadece kendi departmanınızı ve sorumluluk alanınızı değil, tüm
şirketin menfaatini göz önünde bulundurmayı benimsemelisiniz. Zaman zaman sizin
aleyhinize olsa da.
4. Proaktif Misiniz?
Bundan çok değil, on yıllar önce
iş dünyası görece daha kolaydı. Rekabet bugünkü kadar acımasız değil, pazar da
bugünkü kadar büyük değildi. Dolayısıyla ebeveynlerimizin bizlere kazandırmaya
çalıştığı “çalışkan olmak” erdemi iş hayatından başarılı olmak için yeterli bir
değerdi. Oysa şimdi çalışkan olmak önemli ama yeterli değil.
Tüm iş hayatınız boyunca sadece
size verilen işleri yapmanız bir teşekkürü hak eder, ama terfi getirmez.
Üzgünüm. Terfi için size verilen işin dışında da şirkete birşeyler katlmalısınız.
Yeni fikirler üretmek, bu fikirleri geliştirip şirkete fayda sağlayacak hale
getirmek, yöneticilere sunarak kabul ettirmek, kabul edilmiyorsa başka yollar
aramak, o işi dün yapıldığından daha verimli, daha kârlı ve daha etkin hale
getirmek proaktif olmanın bir parçası. Belki de ne kadar proaktif olduğunuz
konusunda bir düşünmelisiniz.
5. Sonuç Odaklı Mısınız?
İşiniz gereği yerine getirmeniz
gereken sorumlulukları eksiksiz ve yüksek performansla gerçekleştiriyor
olabilirsiniz. Bu çok değerli olmakla birlikte her zaman yeterli değil.
Çabalarınızın şirkete değer katan bir sonuç da üretmesi gerekiyor. Çok çalışmanıza
rağmen satışlarınız artmıyorsa, çok çalışmanıza rağmen maliyetleri
düşüremiyorsanız, çok çalışmanıza rağmen departmanınızın kâr marjı düşükse bu
alanları geliştirmek için yeni fikirler de geliştirmelisiniz.
Buna rağmen pozitif sonuçlar
alamamanız da mümkün, çünkü her şey sizin elinizde değil. Ancak patron veya
yöneticilerinize “aslında proje de üretiyorum, pozitif sonuçlar almak için
farklı fikirler de uyguluyorum” mesajını vermeniz de bazen yeterli olur çünkü
bu bir yönetici gibi düşündüğünüzü gösterir.
6. Çözüm Odaklı Mısınız?
Bazı insanlar yaptığı işte veya
genel olarak bir iş yerinde “problemli alanları” bir bakışta görmekte ustadır.
Belki siz de o ustalardan birisiniz. Ancak bu gözlemlerinizin sonucu “sürekli
şikayet etmek” halinde tezahür etmemeli. Farkındalık sorumluluk getirir. Ve fark
ettiğiniz probleme çözüm önerisi üretmek de terfi etmeyi bekleyen bir çalışanın
sorumlulukları arasındadır.
7. Sadakatten Başka Sunacağınız Bir Özelliğiniz Var Mı?
Çok duymuşsunuzdur –ben duydum da
ondan biliyorum- “10 yıldır buradayım, dün gelen çocuk terfi etti ben hala aynı
yerdeyim”. Çok acı tabii ki ancak arzunuz terfi etmek ise buna bir çözüm
üretmesi gereken de sizsiniz. Belki de bakış açınızı değiştirmelisiniz.
Bir şirkette çalışmak üzere el
sıkıştığınızda size önerilen ücret karşılığı belirli bir işi yapmayı taahhüt
ediyorsunuz. Başka bir deyişle işinizi aynı şirkette uzun yıllar boyunca
yapmanız, hatta kriz dönemlerinde bazı fedakarlıklarda bulunmanız zaten baştan
kabul ettiğiniz bir şart. Daha fazlasını istiyorsanız, daha fazlasını
verebileceğinizi göstermelisiniz. Ki aslında 4. maddedeki proaktif olmak da tam
olarak bununla ilgili bir çözüm önerisi.
8. İletişiminiz Nasıl?
Kariyer basamaklarında yukarılara
doğru çıktıkça iletişimin başarı üzerindeki etkisi de artıyor. İşinizi ne kadar
iyi yaparsanız yapın, ne kadar başarılı sonuçlar üretirseniz üretin iş
arkadaşları ve yöneticilerinizle iletişiminiz de net ve etkin olmalı. Ve
unutmayın “iyi iletişim”, dilimizdeki kaba tabirle “yalakalık” demek değildir.
Kendini, düşüncelerini, beklentilerini ve beklentileri karşılığında
verebileceklerini net bir şekilde ifade edebilmek, karşı tarafı da sadece cevap
vermek için değil, anlamak için dinleyebilmektir.